Herkes Uyurken Dua Etmek, Gece İbadetinin Güzelliği

Herkes Uyurken Dua Etmek, Gece İbadetinin Güzelliği

Herkes uykudayken biz uyanık durarak, herkes gülerken biz göz yaşı dökerek, bizlere bu sonsuz maddi ve mânevi nimetleri bahşeden Hazret-i Allah’a ibadet ve taat ile şükrümüzü ifa etmeliyiz ki O da bizim üzerimize nurdan incilerini saçsın, yaptığımız duaları kabul etsin.

Gece ibadetleri çok faziletlidir. Hadis-i şerif’lere göre farzlardan sonra en kıymetli ibadetlerdendir. Sâlih kulların âdetidir. İnsanı Allah-u Teâlâ’ya yaklaştırır. Günahlara kefaret olur, bedenî ve ruhî hastalıklara şifadır, günah işlemekten alıkoymaya sebeptir.

Efendimiz (sav) Hadis-i şerif’lerinde:

“Bir erkek gecenin bir vaktinde hanımını uyandırır da her ikisi namaz kılarsa çok zikreden erkekler ve kadınlar arasına yazılırlar.” buyuruyor. (Ebu Dâvud)

Allah Kuran'da gece ibadet edenleri övüyor.

"Gece teheccüd namazı kılmak için yanları yataklarından uzaklaşır. Korku ve ümid ile Rabblerine duâ ederler. Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de hayra harcarlar. Artık onlar için, yaptıklarına karşılık olarak gözler aydınlatıcı nimetlerden kendilerine neler hazırlandığını kimse bilemez." (Secde: 16-17)

Gece yapılan ibadetlerin, herkes uyurken edilecek duanın değerini daha iyi anlayabilmek adına bir kıssa verelim. İbrahim Ethem -kuddise sırruh- Hazretleri’nin kıssası, bize bu mevzuda güzel bir misal olmaktadır.

Şöyle ki:

Allah dostlarından olan İbrahim Ethem Hazretleri taç ve tahtını terk etmeden evvel Belh hükümdarı ve yeryüzünün en zengin şahsiyeti idi. Otuz adet paşasıyla sarayına girip çıkardı, mizacı da hayli sert ve haşin idi.

Bir gece sarayında atlastan yapılmış yatak, yastık ve yorgan örtüleri arasında muhteşem yatağında uyuyordu. Sarayın tavanından gelen bir gürültüyle birden tatlı uykusundan uyandı. Dinledi, tavandan tıkır tıkır sesler geliyordu. Sanki damda biri vardı ve yürüyor gibiydi. Hiddetle kalktı yatağından ve seslendi!

- Hey, kim var orada?

Bir ses geldi ve;

- Ben varım! dedi.

- Sen de kimsin, benim sarayımın tavanında ne arıyorsun? diye sordu.

- Devemi kaybettim de onu arıyorum.

Garip birisiydi konuşan.

İbrahim Ethem -kuddise sırruh- Hazretlerinin kan beynine sıçradı, şiddetle bağırarak azarladı, tersledi o kişiyi.

- Sen deli misin, budala mısın, be adam? dedi. Haydi defol oradan, sarayın tavanında deve mi aranır?

Yukarıdaki ses alaylı alaylı karşılık vererek;

- Ya siz hükümdar hazretleri, siz akıllı mısınız? Söylesene bakayım bana, o atlas yataklarda Allah-u Teâlâ aranır mı hiç? Orada Allah-u Teâlâ bulunur mu?dedi.

İbrahim Ethem Hazretleri bundan büyük bir ders almıştı, işin hikmetini anlamıştı.
Ertesi gün ceylan avına gider. Bir ceylanı avlamak üzere peşine düşer. Fakat bir müddet koşturduktan sonra derinden bir ses, “Sen bu dünyaya av için mi geldin?” diye seslenir. Pek önemsemez. Av peşinde koşmaya devam eder. Bu sefer ses daha yakından gelir,

“Uyan uyan, uyandırılmadan evvel uyan, sen bu dünyaya av için mi geldin?”

der. Biraz irkilir ama avın heyecanından devam eder, çünkü ceylana çok yaklaşmıştır. Fakat titretircesine sesi şiddetli bir şekilde yine duyar; “Ey İbrahim uyan uyan, uyandırılmadan evvel uyan. Sen bu dünyaya av için mi geldin?” Avın peşini bırakır, bütün debdebeli hayatını da bırakır, yolda gördüğü çobana da padişahlık kaftanını ve tacını giydirir, çeker gider. Saraya bir daha dönmez, sade bir hayat içinde ibadet ve taat ile meşgul olur.

Bir gün bir deniz kenarında otururken baş vezirlerinden birisi yanına gelir;
“Padişahim neredesiniz halk sizi arıyor, sizi bekliyor.” der. Israrla saraya dönmeye ikna etmeye çalışır. İbrahim Ethem Hazretleri baş vezirine dönerek; “Ben hakikati buldum, beni rahat bırak.” der, vezir ısrar eder. “Hükümdarım sizin gibisini nerede bulacağız, siz hükmedin ne isterseniz yapacağız.” der. Bunun üzerine yakasından bir iğne çıkarır ve denize atar, balığa o iğneyi alıp getirmesini söyler, balık birazdan ağzındaki iğneyi İbrahim Ethem -kuddise sırruh-Hazretlerine uzatır. Baş vezire dönerek; “Ben hükümdar iken böyle hükmedebilir miyim?” der. Baş vezir onun Allah yoluna döndüğünü ve hakikati bulduğunu anlar, ondan duâ isteyerek müsaade ister ve ayrılır. Allah-u Teâlâ, dostlarını böyle ayıklar ve kendine döndürmeyi murat ettiği kullarının kalbine nurunu akıtır.

"Herkes yatarken, sen kalkacaksın, herkes uykudayken sen uyanık olacaksın, herkes gülerken, sen ağlayacaksın. Yaratanın rahmetiyle af ve mağfiretini dileyeceksin ki O Sultan da bizleri affetsin."
Top